Agile ve Takım Ruhu

İş dünyasının değişim, rekabet, müşteri talepleri açısından en mustarip grupları arasında sayılabilecek, bağlılığı düşük-sirkülasyonu bol yazılımcı ekipleri için ortaya çıkan çevik kültür, günümüzün hızlı değişen dünyasında her sektörden şirketler için hayatta kalma felsefesi haline geldi. Agile felsefesi sektör, disiplin, coğrafya fark etmeksizin ekipleri bir değişim-dönüşüm kültürüne adapte etmek, acımasız rekabet koşullarından uzaktan çalışan takımlara kadar günümüzün zorlayan çalışma koşullarına karşı bir mücadele aracı olmayı çoktan başardı bile.

İlk bakışta daha çevik, daha aktif ve daha çok çalışmak yanılgısıyla bir çalışma kültürü vadeden agile, nasıl oluyor da ekiplerin motivasyon ve bağlılıklarında bu derece iyi sonuçlar verebiliyor?

Amaç odaklı bir iş yapış yaklaşımını benimseyen çeviklik kültürü, hayatı boyunca amacını arayan insana örgüt kültürünün bir parçası, işleyen makinenin önemli bir dişlisi olma imkanı sağlıyor. İşin hem yapılış hem de öncesi ve sonrası aşamalarında toplantıların bir parçası olan, söz hakkı alan çalışan, yaptığı işin hangi aşamasında ne kadar önemli bir rolde olduğunu hissediyor, hızlı geri bildirimler alıyor. Çevik çalışma kültürü bu yönleriyle yıllık performans görüşmelerine göre daha etkili sonuçlar yaratıyor. Yaptığı işte bir anlam bulan çalışan için motivasyon ve bağlılık duygusu içten geliyor. Böylece liderler için “çalışanı motive etme” gibi bir iş kalemi de akış içerisinde çözüme ulaşmış oluyor. 

İşe mutlu ve motive gelen çalışan yeteneklerini ortaya koyma konusunda daha hazır oluyor. Bu da, daha fazla çıktı ve daha iyi sonuçlar anlamına geliyor. Büyük İstifa, Sessiz İstifa, Yetenek Krizi konuları gündemdeyken yeteneklerin elde tutulması ve özverili takımlar yaratılması işletmelere nefes aldırıyor. 

Takım duygusu yüksek, iyi işleyen ekiplerde kişilerin bireysel olarak yapabileceklerinden daha fazlası elde edilirken, üzerine ekip üyelerinin birbirleri için de fayda yaratma çabası ortaya çıkıyor. Çevik kültürün takım ruhu anlayışını pekiştirmesi, iletişim ve şeffaflık gibi konular, delegasyonun yerini gönüllülüğün almasının en büyük anahtarı olarak değerlendiriliyor. 

Agile felsefesi, bireysel performans değerlendirmelerin, rekabet odaklı yaklaşımların ve zorlayıcı meydan okumaların tersine çalışana yaptığı işte anlam buldurması, takımın içinde ve takımıyla birlikte yol aldırması yönleriyle tatmin, motivasyon ve aidiyet ihtiyaçlarına fazlasıyla hizmet ediyor. Mutlu birey, mutlu takımlar da mutlu ve üretken işletmeleri güvenle geleceğe taşıyor.